-
1 machen
1. v/t <h> (tun) yapmak; (herstellen) imal etmek; (verursachen) -e yol açmak; Essen hazırlamak; (in Ordnung bringen) düzeltmek; (reparieren) tamir etmek; (ausmachen, betragen) etmek; Prüfung -e girmek, (bestehen) kazanmak; Reise, Ausflug -e çıkmak, gitmek;etwas machen aus (D) bş-i bş yapmak;jemanden zum Abteilungsleiter machen b-ni bölüm şefi yapmak;gut gemacht! iyi yaptın(ız)!, iyi oldu!;Hausaufgaben machen ev ödevi yapmak;da(gegen) kann man nichts machen yapılacak bir şey yok;mach, was du willst! istediğini yap!;machs gut! hoşça kal, eyvallah;(das) macht nichts fark etmez;mach dir nichts d(a)raus! buna aldırış etme;sich etwas machen aus (für wichtig halten) bş-i önemsemek; (mögen) bş-den hoşlanmak;sich nichts machen aus (für unwichtig halten) bş-i önemsememek; (nicht mögen) bş-den hoşlanmamak2. v/r: sich machen gelişmek, olmak;fam wie macht sich der Neue? yeni adam nasıl?;sich an die Arbeit machen işe girişmek;sich an etwas machen bş-e girişmek3. v/i fam mach, dass du fortkommst! toz olmaya bak!;das lässt sich machen bu mümkün, yapıl(abil)ir -
2 Kopf
1) ( Körperteil, Nagel\Kopf, Nadel\Kopf) kafa, baş;zehn Euro pro \Kopf adam başına on euro;\Kopf an \Kopf kafa kafaya, başa baş;aus dem \Kopf kafadan;\Kopf hoch! üzme tatlı canını!;etw auf den \Kopf stellen bir şeyi altüst etmek;sie stellten das ganze Haus auf den \Kopf bütün evi altüst ettiler;\Kopf und Kragen riskieren kellesini koltuğuna almak, başını ortaya koymak;das will mir nicht in den \Kopf bunu aklım almıyor;das kann ich im \Kopf rechnen bunu kafamdan hesaplayabilirim;mit rotem \Kopf dastehen kıpkırmızı kesilmek;von \Kopf bis Fuß baştan aşağı;sie ist ein kluger \Kopf o akıllı birisidir;sie hat ihren eigenen \Kopf o kendi bildiğini okur;er ist nicht auf den \Kopf gefallen kafası boş değil;den \Kopf in den Sand stecken deve kuşu gibi başını kuma sokmak [o gömmek];mit dem \Kopf durch die Wand wollen kafasının dikine gitmek;es kann nicht immer nur nach deinem \Kopf gehen her şey senin istediğin gibi olamaz;einen kühlen \Kopf bewahren serin kanlı olmak;nicht ganz richtig im \Kopf sein ( fam) kafadan kontak olmak, aklından zoru olmak;das geht mir durch den \Kopf bu, aklımdan geçiyor;mir brummt der \Kopf ( fam) başım çok ağrıyor;mir raucht der \Kopf ( fam) kafam dumanlandı;der Erfolg ist ihm zu \Kopf(e) gestiegen başarı onun başına vurdu;ich war wie vor den \Kopf gestoßen beynimden vurulmuşa döndüm;jdm den \Kopf verdrehen ( fam) birinin beynine girmek, birini baştan çıkarmak;das kann dich den \Kopf kosten (a. fig) bu, senin başını yakabilir;er hat sein ganzes Geld auf den \Kopf gehauen ( fam) bütün parasını har vurup harman savurdu;was man nicht im \Kopf hat, das hat man in den Beinen ( fig) o ( fam) akılsız başın cezasını ayak çeker, akılsız iti [o köpeği] yol kocatır2) (Brief\Kopf) başlık; ( bei Münze) tu(ğ) ra;\Kopf oder Zahl? tura mı yazı mı?
См. также в других словарях:
adam etmek — 1) (birini) eğitmek, yetiştirmek, topluma yararlı duruma getirmek 2) (birini) bir yeri düzene sokmak 3) (birini) bir şeyi işe yarar duruma getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
adam — is., Ar. ādem 1) İnsan 2) Erkek kişi, kadın karşıtı İyi bir adam isterse, babası da verirse, varacak. M. Ş. Esendal 3) Birinin yanında ve işinde bulunan kimse Kendisi gayet kibirli, öfkeli olduğu için hizmetçileri ve adamları korkarlar. K. Tahir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
adam yerine koymak — adamdan saymak, varlığını kabul etmek Anasını durmadan nefes aldırmadan azarlıyor, babasını adam yerine koymuyor, ağzını açarken susturuyordu. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
adam kullanmak — 1) birini iyi çalıştırmasını bilmek 2) birini kendi çıkarına alet etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tecavüz etmek — 1) saldırmak, hücum etmek Bu adam, canımı sıkacak bazı şeyler söyledi; sonra eliyle tecavüz etti. R. N. Güntekin 2) başkasının hakkına el uzatmak 3) namusa sataşmak Burada kadınlar erkeğe tecavüz ediyorlar. A. Gündüz 4) aşmak, geçmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir çift lakırtı etmek — kısa konuşmak Adam hesabına koyup bir hatır sormaz, bir çift lakırtı etmezler. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
cızlamı çekmek (veya cızlam etmek) — 1) kaçmak, savuşup gitmek 2) argo ölmek Adam bir hafta içinde cızlamı çekerse, hiç günahım yokken adım kötüye çıkar. T. Yücel … Çağatay Osmanlı Sözlük
çiğlik etmek — ters veya yersiz bir davranışta bulunmak Etrafını saranla, çiğlik ettin, adam sana vereceğini vermiş, daha ne versin, dediler. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
dadılık etmek — 1) çocuk bakıcılığı ile uğraşmak Elli yaşlarında bir adam, konaklarda dadılık eden bir kadının erkeğidir. M. Ş. Esendal 2) mec. üzerine sorumluluk almak, göz kulak olmak, sahip çıkmak, sahiplenmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
serserilik yapmak (veya etmek) — serseri tavrında davranmak, çevreye rahatsızlık vermek Serserilik yapabilir, atılgan, dövüşken, gözünü budaktan sakınmaz cinsten adam istemiyorlar. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
isyan etmek — 1) ayaklanmak Bu otonom bölgelerde Zeta, 1040 ta Bizans a karşı isyan ederek yarım asır mücadeleden sonra ikinci Sırp devleti vücuda geldi. F. R. Atay 2) kabullenmemek, razı olmamak Bu Müslüman adam, kadere yalnız İstanbul dan uzakta ölmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük